AĞAÇ GİBİDİR KADIN
Ağaç gibidir kadın,
kökleriyle sıkı sıkı sarılır toprağına...
Nektarı, dallarından sarkan
meyvelerinde saklıdır...
Ağaç gibidir kadın,
kökleriyle sıkı sıkı sarılır toprağına...
Nektarı, dallarından sarkan
meyvelerinde saklıdır...
Başlı başına doğduğun andan itibaren zordur "kadın" olarak dünyaya gelmiş olmak.
Dünyaya vardığındaki o kulak yırtan çığlıkların, isyanın başlangıcıdır aslında. Yaşayacağın zorlukların ve üzüntülerin depozitosudur o ilk çığlıkların.
Her ne kadar erkek olmanı beklemiş olsalar da yine de mutluluk getirmişsindir ailene, akrabalarına, eşe dosta, hayatına giren ve itaat etmeni bekleyecek olan onlarca insana.
O ilk memeyi ağzına dayadıkları an; sustuğun, sessiz kaldığın o ilk anda başlayacaklar üzerine dilek çaputları bağlamaya. Biri annesine benziyor diyecek, diğeri yok yok babaya. Zaman geçer aynı babası gibi uyuyor diyecek kimi, kimi yok yok gözleri aynı annesi. Sevmeyi bilmiyoruz biz, gerçekten nedensiz sevebilmeyi bilmiyoruz... Kadının da bir insan olduğunu bir türlü kabullenemiyoruz.
Hele ki kadın olarak gelmişsen dünyaya eyvah eyvah!... Kadınlığından önce insan olduğunu kabul ettirebilmek için bir ömür çırpınıp duracaksın demek. Hee ancak hasbelkader nasıl bir kadın olacağına toplum değil de kendin karar verebilme farkındalığına varırsan, işte o zaman özgürce yaşama hakkını elde etme…
dayadım dudaklarımı cama
buğusuna şiirler soluyorum
gölgene yaslandım
biraz ürkek
çokça heyecanlı
şarabın rengi tenimde
ahh Ademoğlu!
incir ağaçlarının buz kestiği bir Şubat gecesi
güneşin bulutlara sarınıp saklandığı,
toprağın beyaza büründüğü
zemheri karanlığında doğurmuş Magdalalı Meryem beni,
bundandır gecelerin kışına meyledişim...
ahh Algos!
gece yarısı ayak bastımı
buram buram tütmeye başlar sancılar
gölgelerle baş başa kalır
akrep gibi sokmaya başlarsın kendini.
Sanat Elçisi