İÇİMDEKİ BENİ BEN ÖLDÜRDÜM
ahh Ademoğlu!
incir ağaçlarının buz kestiği bir Şubat gecesi
güneşin bulutlara sarınıp saklandığı,
toprağın beyaza büründüğü
zemheri karanlığında doğurmuş Magdalalı Meryem beni,
bundandır gecelerin kışına meyledişim...
yeniden doğuşu Mart'a saklamış belli ki...
kışın ayazı ıstırabın ateşi ile kesmişler göbek bağımı
makası da kör dillerle bileylemişler belli ki...
oysa; yalan ağızlarının kenarında yuva yapmış
biley tutmuyor dilleri...
öz'ünü istedim her şeyin,
oysa özüm hayata düştüğüm vakit dökülmüş anamın rahminden...
-tekamülüm bitmediğinde fark ettim-
nefes aldırmıyor dikiş tutmayan yaraları
anamın göğüslerinden dökülüyor isyanım
bundandır
ana rahminde vermiş hükmümü
kordonu boynuma dolamış Tanrı
son arzumu söylemeden daha
nefesim düşmüş bacak aralarından anamın...
yamalamaktan yakalayamıyorum hayatı
dikiş tutmuyor afilli yalanların kalbi yoran acıları
içimde inceden inceye çürümeye başlıyor nefesim
"nefes alamıyorum" diye yakınırken herkes
içimde çürüyen nefesi verememek öldürüyor beni...
gölgesi ortaya çıkmayı bekleyen ağaç,
tahammülü yitik bir umutla tevekkül eden bir toprak gibi
suskunluğun dilimi yaktığı bu riyakar dünyada
teyellediğim sözlerimi kaldırıyorum tedavülden...
ne zaman ki silüetini kaldıramadım fanilerin
bir cüzzamlı gibi çürüyüp döküldü duygularım
vazgeçtim özünü aramaktan bu dünyanın
ruhumla kestim şah damarımı
kimseye yok bir sözüm
ölülere sitem etmekten vazgeçip
İÇİMDEKİ BENİ BEN ÖLDÜRDÜM...
şimdi saf tutuyor acılarım
rötar yapmış hayatımın önünde
yarını mühürlü bir ölüyle
ne yapabilirsiniz ki?